16 Aralık 2016 Cuma

Sainte Pulchérie'de Kodlama Saati / Heure de code à Sainte Pulchérie

Sainte Pulchérie Lisesi’nde 5-13 Aralık haftasında özellikle, programlamayı öğretmeyi hedefleyen “Hour of code” (kodlama saati) etkinliği düzenlendi.


Au Lycée Sainte Pulchérie, entre le 5 et le 13 décembre les élèves ont appris de manière ludique les logiques du code.

Cliquer ici

8 Kasım 2016 Salı

2016 Yılı SPécialiste Öğrencilerinin Görevlendirilmesi | Recrutement SPécialistes 2016


Sainte Pulchérie Lisesi’nde “SPécialiste” programının üçüncü yılı. Bu sene yenilik olarak 9. sınıf Spécialiste öğrencileri, hazırlık Spécialiste öğrencilerine verecekleri ilk eğitimden önce onlar için bir sunum videosu hazırladılar.


----------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

Troisième année pour le programme “SPécialiste” du lycée Sainte Pulchérie. Nouveauté cette année, ce sont les élèves spécialistes de classes de 9ème qui font la vidéo de présentation pour les élèves des classes préparatoires, avant de leur donner leur première formation.


22 Ekim 2016 Cumartesi

MAC'e Algobox kurmak | Installer Algobox sur MAC


SPécialistes öğrencilerimizden 9. sınıftaki Selin, MAC OS işletim sisteminde Algobox kurmak üzerine bir eğitim videosunu ve ayrıca "SPécialiste" öğrenci olarak deneyimlerini paylaşıyor.
"SPécialiste olmak benim için çok eğitici bir deneyimdi.  Genel olarak aram bilgisayarlarla özellikle Mac bilgisayarlarla iyi olmuştur. Fakat bir video çekme, bir uygulamayı veya programı anlatma gibi bir deneyimim ilk defa SPécialiste olduğumda oldu. Mac kullanan arkadaşlarıma yardım etmek, elimden geldiğince problemlerini çözebilmek beni mutlu etmişti. Tabii ki bazı problemleri çözmem, SPécialiste eğitimlerinde anlatılan şeylerle çok daha kolay oldu. Videolar çekmemin ve bu videoların arkadaşlarıma yardımcı olabileceğini bilmek, başka bir video çekerken daha büyük bir hevesle başlamama yardımcı oluyor." -Selin Akas
-------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
Selin, élève de 9ème faisant partie de nos élèves SPécialistes, partage avec nous un tutoriel vidéo sur l'installation d'Algobox sur MAC OS ainsi que ses impressions sur son expérience d'élève "SPécialiste"
“Être SPécialiste a été une expérience très éducative pour moi. En général, je maîtrise plutôt bien les ordinateurs, en particulier les ordinateurs Mac. Mais faire une vidéo éducative et expliquer un programme ou une application était nouveau pour moi. Aider mes amis sur les ordinateurs Mac et résoudre leurs problèmes m’a rendu heureuse. Bien sûr, la résolution de certains problèmes devient beaucoup plus facile avec des formations de SPécialistes. Réaliser des vidéos et aider mes camarades à le faire m’a beaucoup motivée à entreprendre d’autres projets sur ordinateurs.” -Selin Akas

23 Mayıs 2016 Pazartesi

Cep telefonlarınızı özgür bırakın! | Libérez les téléphones portables (ou pas)!

Bu sabah radyo A.B.D’de bir restoran zincirinin yemek esnasında cep telefonlarını bir çeşit cep telefonu kafesine koymaları halinde misafirlerine ücretsiz tatlı ikram edildiğinden bahsetti.

Cep telefonu kafesi mi!?Ne komik bir fikir!

Bu fotoğraf  “Chick-fil-A” adlı restoranın Facebook sayfasından alınmıştır. | Bu da Sainte Pulchérie Lisesi’nin telefon kutusu


Neden cep telefonlarını hapsediyoruz?
  • Sınavlarda kopya çekilmesinin önüne geçmek için
Yakalanmadan telefonla iletişim kurmaktan kolay ne olabilir?! Oysaki kılı kırk yaran klasik kopyacı ders notlarını birkaç cm’lik kağıda, silgiye, plastiğe ya da bedeninde uygun bir yere yazmak için de olsa derslerini  birazcık çalışmış oluyor.

Cheating
By Hariadhi, myself (Own work) [CC BY 2.5], via Wikimedia Commons

  • Derslere konsantre olabilmek için
Bir saatte kaç kere telefonunuza bakıyorsunuz?

Otobüs durağında yanınızdakiyle havadan sudan ya da taksi şöförüyle trafikten konuşmanızın hayatınızın en ilginç diyalogu olacağını iddia etmiyoruz ama cep telefonu olmadığında insanlar birbirleriyle konuşuyorlar. Bu blogu okuyan öğrenciler ikna olmadılarsa onları sabahları (telefonlarını vermeden önce) kafeteryada  ve öğle teneffüsünde (telefonsuzken) etraflarını incelemeye davet ediyorum.
cell phone zombies-1215


  • Bir adım geri çekilmek ve ara vermek

Bazı araştırmalara göre ergenlik çağıdanki Amerikalılar günde 5 saatlerini, diğer bir deyişle günün (uyku dışındaki) ⅓’ünü cep telefonlarıyla geçiriyorlarmış. Cevap yazmadan (buna zorunlu hissetmeden), yorum bırakmadan ya da “like”lamadan geçirilecek günde 7 saatlik bir ara, durup genel tabloyu görmenize olanak verecek ve bu gereçlerin bizleri “aciliyet zorbalığına” hapsetmesinden kurtaracaktır.

Ayrıca hangi öğrenci, öğle teneffüsünde ailesine whatsup’tan biyoloji sınavında neden başarısız olduğunu anlatmak ister ki?

İnternet ve bilgisayarlar?

2 yıldır BYOD  programına dahil olan okulumuz öğrencilerine cep telefonlarını kullanmayı yasaklarken öte yandan onlardan bilgisayarlarıyla okula gelmelerini ve okulun ağına bağlanmalarını istemesi birbiriyle çelişmiyor mu?






Sınıfta bilgisayarlar çantalarda duruyor, eğitim faaliyetleri esnasında kullanılıyor ve daha sonra bu blogda  değineceğimiz bazı eğitim faaliyetleri dışında sosyal ağların filtrelendiği okul ağına bağlanıyorlar.
Öğrenciler Snapchat’te fotoğraflı bir yanıtlar vermek için ve Instagram’daki fotoğrafları “like”etmek için sınav esnasında bilgisayarını çıkarmaya elbette yeltenebilirler. Ancak eğer yakalanmadan bunu yapmayı  başaran öğrenciler olursa, OpenBadgelarını almak üzere bizleri görmeye uğrasınlar.



Yasaklamaya karşı eğitim
Eğer cep telefonları her yerdeyse ve öğrencilerin hayatının bir parçasını oluşturuyorsa, okulun görevi yasaklamak değil makul bir kullanım için eğitmek olmalıdır.

Her ne kadar bu programın diyete yönelik nitelikleriyle ilgili ikna olmamış olsak da, “Chick-fil-A”  restoranlarında olduğu gibi bizler de sabahları cep telefonları bırakan öğrencilere dondurma verebilirdik.

Cep telefonlarını öğrencilere verip, ne derslerde ne de teneffüslerde yani hiç kullanmamalarını isteyebiliriz.

Öğrencilerin Instagram hesabını yöneten bir grup öğrenciyle kısmen bu şekilde hareket ediyoruz. Onlar telefonlarını uçak modunda tutuyorlar. Öğrencilerin büyük bir bölümü bu oyunu kurallarına göre oynuyorsa da, herkes için durumun böyle olmadığını biliyoruz. (evet evet, biliyoruz)

Cep telefonlarının yasak olmadığı okullardaki öğretmenlerle yaptığımız görüşmelerde onlardan iki tip yanıt aldık:

“Öğrenciler gayet makul davranıyorlar. Ders sırasında telefon çaldığı ya da öğrencinin başka bir şeyle ilgilendiği olabiliyor ama bu çok nadir bir durum.”
“Zamanımı öğrencilere kuralları hatırlatmakla geçiriyorum. Gerçekten bıktığım zamanlarda görmezden geliyor ve dersimi işlemeye devam ediyorum.”
Derslerde yanında telefonu olan öğrenci okul dışında adil kullanım konularında daha mı uygun davranışlar sergiliyor, daha iyi eğitimli mi oluyor?
Cep telefonuna “bağımlı” öğrenci bu bağımlılıktan kendiliğinden mi vazgeçecek yoksa okul süresince onu buna zorlayacak mıyız?
“Endişeli aile”okul saatlerinde çocuğunu rahat bırakabilecek mi?
Bütün okullar, okullarının kültürünü yansıtan bir iç yönetmeliğe sahipler. Evet, eğer okul gerekli olduğu kanısına varırsa özel kurallar koyabilir çünkü eğitim aynı zamanda yasaklar koymaktır.

Bununla beraber, kurallar okul dışında ve hatta aile içinde farklılık gösterdiğinden, okulda kural koymak zor olacaktır.
Smartphone chat
By Lars Plougmann [CC BY 2.0], via flickr
Öte yandan okulun biraz geri çekilip bazı şeyleri daha anlamaya imkan veren, kimi zaman dış dünyadan izole bir yer olması gerektiğini düşünüyoruz.


Cep telefonum özgür mü?
Başlığa bakarak cep telefonları için hızla ve koşulsuzca özgürlük uman öğrenciler, üzgünüz! Anlamış olacağınız gibi bu konu gündemimizde değil. 
Bununla birlikte fikirlerinizi merak ediyor ve sizleri, bizlerle bağlantıya geçmeye ya da bu makaleye yorum bırakmaya davet ediyoruz.


Ajandasının sayfaları kesen kurnaz, gizlice BYOD’sunu içine saklamış! (Fransız bir arkadaşın Tweet’i)

--------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------


Entendu ce matin à la radio, une chaîne de restaurant aux USA offre un dessert gratuit aux clients qui laissent leurs téléphones portables dans une “cage à téléphone” pendant le repas.


Une cage à téléphone portable? Quelle drôle d’idée!


Photo tirée de la page Facebook du restaurant “Chick-fil-A” | Boîte à téléphone du lycée Sainte Pulchérie


 Pourquoi emprisonner les portables?


  • pour limiter la triche aux examens

Quoi de plus facile que de communiquer par téléphones sans se faire attraper. Alors que le tricheur classique méticuleux aura au moins travaillé un peu pour organiser et recopier son cours sur quelques centimètres carrés de papier, de gomme, de plastique ou ...de peau



  • pour rester concentré pendant les cours
Combien de fois par heure regardez-vous votre téléphone?

  • pour se socialiser
Nous ne prétendons pas que vous aurez la conversation la plus intéressante de votre vie en discutant de la météo avec votre voisin à l’arrêt de bus, ou des embouteillages avec un chauffeur de taxi mais quand il n’y a pas de téléphone portable, les gens se parlent plus. Si des élèves lisant ce blog ne sont pas convaincus, regardez autour de vous à la cafétéria le matin (avant d’avoir donné les téléphones) et le midi (sans téléphone).



Paris 2015
By Denis Bocquet [CC BY 2.0], via flickr


  • pour prendre du recul et faire une pause

Selon certaines études, les adolescents américains passeraient presque 5 heures par jour, soit ⅓ de leur journée (hors sommeil), sur leur téléphone portable. 7 heures de pause par jour, sans pouvoir- ou se sentir obligé -  de répondre, commenter, “liker” permet de prendre du recul, de casser la “tyrannie de l’immédiateté” où nous enferment parfois ces outils.
Et puis quel élève souhaite vraiment pendant sa pause du midi devoir expliquer par whatsapp à ses parents pourquoi il a  raté son contrôle de biologie?

Et Internet et les ordinateurs?
N’est-il pas contradictoire, alors que le lycée s’est engagé dans un programme BYOD depuis deux ans, d’interdire aux élèves d’utiliser leur téléphone portable et en même temps de leur demander de venir avec leur ordinateur portable connecté sur notre réseau?

un cours de biologie - propriété du lycée Sainte Pulchérie

Les ordinateurs en classe sont rangés dans les sacs, utilisés pour mener des activités pédagogiques, et connectés sur notre réseau où les réseaux sociaux sont filtrés, sauf pendant certaines activités pédagogiques sur lesquelles nous reviendrons plus tard dans ce blog.

Bien sûr, un élève peut toujours essayer de sortir son ordinateur pendant un examen pour envoyer une photo des réponses sur Snapchat tout en “likant” des photos sur Instagram. S’il arrive à faire tout ça sans se faire attraper, qu’il passe nous voir pour qu’on lui décerne un Openbadge.

Eduquer VS Interdire
Puisque les téléphones portables sont partout, font partie de la vie des élèves, le rôle de l’école devrait être d’éduquer à un usage raisonnable, pas d’interdire.

Nous pourrions certes, même si nous ne sommes pas convaincus par les qualités diététiques de ce programme, faire comme les restaurants “Chick-fil-A” et offrir une glace aux élèves qui déposent leur téléphone le matin.

Nous pourrions laisser les téléphones portables aux élèves, et leur demander de ne l’utiliser ni pendant les cours ni pendant les récréations; c’est à dire de... ne pas les utiliser.
C’est un peu ce que nous faisons avec notre groupe d’élèves qui animent l’Instagram des élèves, qui peuvent garder leur téléphone portable en mode avion. Si la majorité des élèves “joue le jeu”, on sait aussi que ce n’est pas le cas de tout le monde (oui, oui, on le sait)
Lors d’échanges avec des professeurs qui enseignent dans des écoles où les téléphones portables ne sont pas enfermés nous avons eu deux types de réponses:

“Les élèves sont assez raisonnables. Ca arrive de temps en temps qu’un téléphone sonne pendant le cours ou qu’un élève fasse autre chose mais c’est assez rare”

“Je passe mon temps à rappeler les élèves à l’ordre. Quand j’en ai vraiment marre  je fais semblant de ne pas les voir et je continue mon cours”

Est-ce qu’un élève qui a son téléphone avec lui pendant les cours est plus raisonnable, mieux éduqué aux bons usages en dehors de l’école?
Est-ce qu’un élève “accro à son téléphone” arrivera à décrocher de par lui-même ou faut-il l’obliger à décrocher pendant le temps scolaire?
Est-ce que “le parent inquiet” arrivera à ne pas solliciter son enfant sur le temps scolaire?

Toutes les écoles ont un règlement intérieur propre qui est un des éléments qui définit "la culture de l’école". Oui un  école peut, si elle l’estime nécessaire, fixer des règles spécifiques car éduquer c’est aussi interdire.
D’ailleurs il serait bien difficile pour nous d’établir des règles dans l’école alors que les règles en dehors changent entre les familles et même au sein de la famille
Family eating meal
By NCI [Public domain], via Wikimedia Commons

Liberté pour mon portable?
Désolé pour les élèves qui, malhonnêtement accrochés par le titre de cet article espéraient une libération immédiate et sans condition de leur téléphone portable, mais comme vous l’aurez compris ce n’est pas d’actualité.
Néanmoins votre avis nous intéresse et on vous invite à en parler avec nous ou de commenter cet article.

29 Şubat 2016 Pazartesi

Bir dönem daha bilgisayar dersi ! Ne işe yarar ?

Yaklaşık 6 aydır hazırlık öğrencileri haftada iki saat olan bilgisayar dersi ile tanışıklar …   

Ancak ne yapıyorlar ? Ne öğreniyorlar ? Sıkılıyorlar mı ?

Bu sorulara yanıt vermek için görsellerden daha iyisi olamaz (ikinci dönem için size video sözü veriyorum !).

Ders ve dil kazanımı açısından hedeflerimiz burada !





Yukarıda belirtildiği üzere birinci amaç ne yapmamız gerektiğini anlamak… Bilgisayarın mantığı diyeceksiniz bana ! Fakat sene başında Fransızca konuşamayan bir topluluk için bu o kadar da kolay değil. Bu nedenle birçok teknik geliştirildi: sesli ya da sessiz eğitim videoları. Doğru bir biçimde mail göndermeyi öğrenmeleri için burada eğlenceli bir örnek bulunuyor ! Ardından PDF biçiminde ya da görüntüleme modunda Google Docs ya da Prezi kullanarak basit bir ifade ile yazılmış tavsiyeler (ikinci infografikte farklı örnekler sunulacak). 

 Eğlenmeye başlamadan önce ikinci zorunlu bileşen araçlarda ustalık kazanmak ! Bulutunuzu yönetmeyi öğrenmek, onu düzenlemek, kaynakları paylaşmak, temel bilinmesi gereken öğeleri oluşturuyor. Ardından bazı araçları kullanmayı öğreniyoruz (Gmail - Google Docs -Sumopaint.com - Canva - Youtube)



Gittikçe artan zorluktaki PÇler (pratik çalışmalar) ile belgemizi daha iyi değerlendirmek için hep birlikte iyi çalışma pratiklerini belirlemeye çalışıyoruz (zaman kazanma, verimlilik, hoş ve güzel sonuçlar). Maksimum sayıda öğrenciyi kabul edilebilir bir bilgisayar düzeyine getirmeye çalışmak için öz değerlendirmeye ve farklılaştırılmış değerlendirmeye dayalı PÇler kullanılıyor. Bir ürün elde edebilmek için öğrenci ihtiyaç duyduğu yardım düzeyini seçebilir :  
- 100/100 aldıysa hiç yardım yok
- 85/100 aldıysa PDF üzerinde yazılı yardım
- 75/100 aldıysa yazılı yardım + video 

Bu tip bir çalışmada farklılaştırılmış öğrenme, Google Docs, Sheets ve "Autocrat" uzantısı (toplu postalama aracı) ile kolay bir biçimde yönetiliyor.

Son PÇler, zorunlu bir tema üzerine bir Google Docs oluşturulmasında mümkün olan tüm otonomiyi onlara vermeyi hedefliyor. Zorunlu tema üzerinde işbirliği içerisinde yazı tipi renklerini, biçimlendirmeyi kendileri geliştirmeye çalışıyorlar!  

Bu yıl ülkelere göre bir restoran menüsü oluşturmak için çalışacağız. 

Ratatouille filminde baş aşçı Gusto’nun çok iyi belirttiği üzere:
"Büyük mutfaklar korkaklar için yapılmaz. Hayal gücüne, cesarete ihtiyaç vardır. Hatalar yapmak gerekir ve sınır yoktur, kökenleriniz ne olursa olsun, nereden gelirseniz gelin. Tek sınırınız hayal gücünüzdür. Gerçek deha cesur olanlarındır."

Ve bunların tümü keyifle ve eğlenerek öğrenme isteği ile gerçekleşiyor ! Bu son parametrenin beğenilme düzeyi, Google Formlar kullanılarak öğrencilerin kendileri tarafından değerlendirildi .
Burada infografik özet bulunuyor, tavsiyeler ve öğrenci ürünlerinden örnekler görmek için "imleç" simgelerine tıklayınız : 


Bu infografikler easel.ly aracı kullanılarak gerçekleştirildi. Daha ayrıntılı bilgiler için lütfen bana danışınız.


  
 



16 Şubat 2016 Salı

Londra BETT Show

Ocak ayının sonunda Londra'da BETT Show'a katıldık. 40.000 ziyaretçi, 900 sergi açan firma, yüzlerce konferans ve atölye. Bu üç günü anlatan yazı dizimizi burada bulabilirsiniz.

“Nasıl öğreniyoruz?”
Professor Robert Winston dediğimizde kimden bahsettiğimizi ilk anda çıkaramayanlarınız olabilir. Peki BBC’de yayınlanmış “the Human Body” ya da “The Human Mind” belgesellerinin sunucusu, değerli bir bilim adamı, doktor, yazar, araştırmacı dersek hatırlamanıza yardımcı olur muyuz?
Prof. Winston adını ilk duyuşum ve ona hayranlığım üniversite yıllarıma dayanıyor. Kendisinin büyük bir şevkle sunduğu BBC yapımlarını merakla ve ilgiyle izlediğim günlerim aklıma geliyor. Onun, insan zihninin bilinmezlerine yönelik çalışmaları ve nasıl öğreniyoruz sorusunun yanıtını arayışı biz eğitimcileri Londra BETT Arena’da bir araya getiriyor. 20 Ocak’ta BETT Arena’da yaptığı sunumu izleme fırsatı bulduğum için kendimi şanslı hissediyorum.
Prof. Winston son derece mütevazi ve etkileyici bir anlatım diline sahip. “Nasıl öğreniyoruz?” başlıklı konuşması bittiğinde zamanın nasıl aktığına şaşırıyorum.
Profesör beyinlerimizin hepsi birbirine bağlı yüz milyar nörondan ya da beyin hücresinden meydana geldiğini, öğrenmenin bu nöronlar arasında yeni yollar yaratmak ve bunları kalıcı kılmak olduğunu meşhur “The Human Mind” belgeselinden yaptığı alıntılarla belirterek konuya giriyor. Belirttiği üzere beynimizdeki bütün bağlantıların arasında birleşme yeri denilen küçük bir aralık bulunuyor ve yeni bir şey öğrenilince elektriksel sinyalin bu aralıktan atlaması ve yoluna devam etmesi gerekiyor. İki beyin hücresi arasındaki aralık çok küçük olmasına rağmen sinyallerin bir uçtan bir uca hemen iletilmesi o kadar kolay olmuyor. Yaptığı analojide Prof. Winston bu durumun derin bir vadiden geçmeye benzediğini belirtiyor ve bu süreci hafızalarımıza kazınacak şekilde anlatabilmek için işi bir kaç fersah öteye götürüp bir vadinin bir ucundan diğer ucuna atladığı belgesel görüntülerine devam ediyor. Sinyal, bir beyin hücresinden diğerine ilk kez geçtiği sırada büyük bir çaba sarf edildiğini videodaki ses belirtiyor. Vadiyi geçerken de aynı deneyimin yaşanıldığını, bir kez diğer uca geçildiğinde aynı işlemi tekrarlamanın her seferinde daha da kolaylaşacağını, bir köprü kurulacağını ve öğrenme sürecinde buna benzer bir durumla karşı karşıya kalınıldığını gösteriyor. Başlangıçta öğrenmek çok zordur ancak karşıya defalarca geçtiğimizde öğrenme artık gerçekleşmiştir. Profesörün bu video alıntısı biz eğitimcilerin sürekli vurguladığı tekrarın önemini açıkça gözler önüne seriyor. Kim bilir belki de öğrencilerimize tekrar yapmaları konusunda ısrarcı olmamıza artık gerek kalmayacak, aşağıdaki videoyu göstererek demek istediğimizi çarpıcı bir biçimde ifade edebileceğiz. 

Copyright: BBC

Prof. Winston’ın sunumunun ardından bir diğer önemli sunumdan da bahsetmek istiyorum. BETT Arena’da beni etkileyen bir diğer sunumu Profesör Sugata Mitra’dan dinledim.
Sugata Mitra, New Castle Üniversitesi’nde görev yapan değerli bir eğitimbilimci. Sunumunda Mitra ilk olarak 2006 yılında İngiltere’de “Self Organized Learning Environment–SOLE” (Kendi Kendine Öğrenme Sistemi) etkinliğini nasıl başlattığını anlatıyor. Çıkış noktası Hindistan olan bu etkinlik, kendilerine verilen bir soruyu, öğrenme ortamını kendi kendilerine düzenleyerek (herhangi bir öğretmenin yönlendirmesi ve desteği olmadan) ve interneti kullanarak (az sayıda bilgisayar ile) öğrencilerin cevaplayabilecekleri fikrine dayanıyor. Burada öğretmenin rolünü göz ardı etmemek gerekiyor çünkü öğretmenin öğrencilere iyi bir soru sorması lazım. Mitra’nın belirttiğine göre öğrencilerin sosyal anlamda da desteklenmesi şart. Öğrenciler gruplar halinde kendilerine yöneltilen sorunun cevabını bulmak için önce bir kaos ile başlayıp yavaşça bir düzen ortamına geçiyorlar. Bu süreçte her öğrenciye bir bilgisayar düşmesi de gerekmiyor. 2013 yılında ödül alan “Hole in the Wall” (Duvardaki Delik) adlı TED konuşmasında da belirttiği üzere öğrenciler gruplar halinde çalışıp paylaşımda bulununca asıl öğrenme gerçekleşiyor, yapılan çalışmanın üzerinden 2 ay gibi bir zaman geçse de öğrenciler akran öğrenmesi sayesinde performans olarak aynı ölçme-değerlendirme sonuçlarını sergiliyorlar.


Copyright: TED Talks

Mitra’ya göre eğitimin geleceği değerlendirmenin geleceğine bağlı ve mutlaka değişmeli. Biz eğitimciler, öğrencilere açık uçlu sorular yöneltmeliyiz. Öğrenciler kendilerinde merak duygusu uyandığı takdirde sorularını cevaplamak için bir yol mutlaka bulacaklardır. Önemli olan öğrencilere doğru soruları yöneltebilmektir.

4 Şubat 2016 Perşembe

Déjà un semestre d'informatique ! Ça donne quoi ?

Voila environ 6 mois que les élèves de préparatoires à raison de deux périodes hebdomadaires s'initient à l'informatique ...

Mais que font-ils ? Qu'apprennent-ils ? S’ennuient-ils ?


Pour répondre à ces questions rien de mieux que des images (je vous promets des videos pour le second semestre !).

Voici nos objectifs disciplinaires et linguistiques !







Comme indiqué ci-dessus, le premier objectif est de comprendre ce que l'on doit faire... Logique me diriez-vous ! Mais pas si simple avec un public non francophone en début d'année. Alors plusieurs techniques ont été développées : tutoriels videos avec ou sans son. D'ailleurs en voici une qui est plutôt amusant pour leur apprendre à envoyer correctement un mail ! Puis tout simplement les consignes écrites sous forme de PDF ou de google Docs en lecture seule ou pourquoi pas un Prezi (différents exemples seront présentés dans la deuxième infographie).

La maîtrise des outils est le deuxième volet obligatoire avant de pouvoir s'amuser ! Savoir gérer son cloud, l'organiser, partager des ressources font partis des éléments de base du savoir. Ensuite, nous apprenons à utiliser quelques outils (Gmail - Google Docs - Sumopaint.com - Canva - Youtube)

A travers des TPs de difficultés croissantes, on essaye tous ensemble de déterminer les bonnes pratiques de travail afin de mieux valoriser notre document (gain de temps - efficacité - rendu agréable et beau).

Pour essayer d’emmener le maximum d'élèves à un niveau informatique acceptable, des TPs basés sur l'auto-évaluation et une évaluation différenciée sont mis en place. L'élève peut choisir le niveau d'aide dont il a besoin pour réaliser une production :

- aucune aide : il est noté sur 100/100
- aide écrite PDF : il est noté sur 85/100
- aide écrite + video : il est noté sur 75/100


La gestion différenciée de ce genre de travail se gère facilement avec Google Docs, Sheets et une extension "Autocrat" (outils de publi-postage).

Les derniers TPs visent à leur donner toute l'autonomie possible sur la création d'un google Docs sur un thème imposé. Ils gèrent eux-mêmes en collaboration l'élaboration des couleurs des polices et du stylisme en fonction du thème imposé!

Cette année, nous travaillerons sur la création d'un menu de restaurant en fonction de la nationalité.

Et comme le dit si bien le chef cuisinier Gusto dans Ratatouille :
 La grande cuisine n’est pas faite pour les peureux. Il faut avoir de l’imagination, de l’audace. Il faut faire  des erreurs et il n'y a pas de limite, quelles que soient vos origines, d’où que vous veniez. Votre seule limite, c’est votre imagination. Le véritable génie appartient aux audacieux.


Et tout cela dans la bonne humeur et le désir d'apprendre en s'amusant !
Le niveau d'appréciation de ce dernier paramètre a été évalué par les élèves eux-mêmes par Google Forms.


Voici un résumé en infographie, cliquez sur les icônes "curseur" pour voir des exemples de consignes et de production d'élèves :




Ces infographies ont été ralisées avec l'outil easel.ly. N'hésistez pas à me contacter pour des informations plus détaillées.