29 Şubat 2016 Pazartesi

Bir dönem daha bilgisayar dersi ! Ne işe yarar ?

Yaklaşık 6 aydır hazırlık öğrencileri haftada iki saat olan bilgisayar dersi ile tanışıklar …   

Ancak ne yapıyorlar ? Ne öğreniyorlar ? Sıkılıyorlar mı ?

Bu sorulara yanıt vermek için görsellerden daha iyisi olamaz (ikinci dönem için size video sözü veriyorum !).

Ders ve dil kazanımı açısından hedeflerimiz burada !





Yukarıda belirtildiği üzere birinci amaç ne yapmamız gerektiğini anlamak… Bilgisayarın mantığı diyeceksiniz bana ! Fakat sene başında Fransızca konuşamayan bir topluluk için bu o kadar da kolay değil. Bu nedenle birçok teknik geliştirildi: sesli ya da sessiz eğitim videoları. Doğru bir biçimde mail göndermeyi öğrenmeleri için burada eğlenceli bir örnek bulunuyor ! Ardından PDF biçiminde ya da görüntüleme modunda Google Docs ya da Prezi kullanarak basit bir ifade ile yazılmış tavsiyeler (ikinci infografikte farklı örnekler sunulacak). 

 Eğlenmeye başlamadan önce ikinci zorunlu bileşen araçlarda ustalık kazanmak ! Bulutunuzu yönetmeyi öğrenmek, onu düzenlemek, kaynakları paylaşmak, temel bilinmesi gereken öğeleri oluşturuyor. Ardından bazı araçları kullanmayı öğreniyoruz (Gmail - Google Docs -Sumopaint.com - Canva - Youtube)



Gittikçe artan zorluktaki PÇler (pratik çalışmalar) ile belgemizi daha iyi değerlendirmek için hep birlikte iyi çalışma pratiklerini belirlemeye çalışıyoruz (zaman kazanma, verimlilik, hoş ve güzel sonuçlar). Maksimum sayıda öğrenciyi kabul edilebilir bir bilgisayar düzeyine getirmeye çalışmak için öz değerlendirmeye ve farklılaştırılmış değerlendirmeye dayalı PÇler kullanılıyor. Bir ürün elde edebilmek için öğrenci ihtiyaç duyduğu yardım düzeyini seçebilir :  
- 100/100 aldıysa hiç yardım yok
- 85/100 aldıysa PDF üzerinde yazılı yardım
- 75/100 aldıysa yazılı yardım + video 

Bu tip bir çalışmada farklılaştırılmış öğrenme, Google Docs, Sheets ve "Autocrat" uzantısı (toplu postalama aracı) ile kolay bir biçimde yönetiliyor.

Son PÇler, zorunlu bir tema üzerine bir Google Docs oluşturulmasında mümkün olan tüm otonomiyi onlara vermeyi hedefliyor. Zorunlu tema üzerinde işbirliği içerisinde yazı tipi renklerini, biçimlendirmeyi kendileri geliştirmeye çalışıyorlar!  

Bu yıl ülkelere göre bir restoran menüsü oluşturmak için çalışacağız. 

Ratatouille filminde baş aşçı Gusto’nun çok iyi belirttiği üzere:
"Büyük mutfaklar korkaklar için yapılmaz. Hayal gücüne, cesarete ihtiyaç vardır. Hatalar yapmak gerekir ve sınır yoktur, kökenleriniz ne olursa olsun, nereden gelirseniz gelin. Tek sınırınız hayal gücünüzdür. Gerçek deha cesur olanlarındır."

Ve bunların tümü keyifle ve eğlenerek öğrenme isteği ile gerçekleşiyor ! Bu son parametrenin beğenilme düzeyi, Google Formlar kullanılarak öğrencilerin kendileri tarafından değerlendirildi .
Burada infografik özet bulunuyor, tavsiyeler ve öğrenci ürünlerinden örnekler görmek için "imleç" simgelerine tıklayınız : 


Bu infografikler easel.ly aracı kullanılarak gerçekleştirildi. Daha ayrıntılı bilgiler için lütfen bana danışınız.


  
 



16 Şubat 2016 Salı

Londra BETT Show

Ocak ayının sonunda Londra'da BETT Show'a katıldık. 40.000 ziyaretçi, 900 sergi açan firma, yüzlerce konferans ve atölye. Bu üç günü anlatan yazı dizimizi burada bulabilirsiniz.

“Nasıl öğreniyoruz?”
Professor Robert Winston dediğimizde kimden bahsettiğimizi ilk anda çıkaramayanlarınız olabilir. Peki BBC’de yayınlanmış “the Human Body” ya da “The Human Mind” belgesellerinin sunucusu, değerli bir bilim adamı, doktor, yazar, araştırmacı dersek hatırlamanıza yardımcı olur muyuz?
Prof. Winston adını ilk duyuşum ve ona hayranlığım üniversite yıllarıma dayanıyor. Kendisinin büyük bir şevkle sunduğu BBC yapımlarını merakla ve ilgiyle izlediğim günlerim aklıma geliyor. Onun, insan zihninin bilinmezlerine yönelik çalışmaları ve nasıl öğreniyoruz sorusunun yanıtını arayışı biz eğitimcileri Londra BETT Arena’da bir araya getiriyor. 20 Ocak’ta BETT Arena’da yaptığı sunumu izleme fırsatı bulduğum için kendimi şanslı hissediyorum.
Prof. Winston son derece mütevazi ve etkileyici bir anlatım diline sahip. “Nasıl öğreniyoruz?” başlıklı konuşması bittiğinde zamanın nasıl aktığına şaşırıyorum.
Profesör beyinlerimizin hepsi birbirine bağlı yüz milyar nörondan ya da beyin hücresinden meydana geldiğini, öğrenmenin bu nöronlar arasında yeni yollar yaratmak ve bunları kalıcı kılmak olduğunu meşhur “The Human Mind” belgeselinden yaptığı alıntılarla belirterek konuya giriyor. Belirttiği üzere beynimizdeki bütün bağlantıların arasında birleşme yeri denilen küçük bir aralık bulunuyor ve yeni bir şey öğrenilince elektriksel sinyalin bu aralıktan atlaması ve yoluna devam etmesi gerekiyor. İki beyin hücresi arasındaki aralık çok küçük olmasına rağmen sinyallerin bir uçtan bir uca hemen iletilmesi o kadar kolay olmuyor. Yaptığı analojide Prof. Winston bu durumun derin bir vadiden geçmeye benzediğini belirtiyor ve bu süreci hafızalarımıza kazınacak şekilde anlatabilmek için işi bir kaç fersah öteye götürüp bir vadinin bir ucundan diğer ucuna atladığı belgesel görüntülerine devam ediyor. Sinyal, bir beyin hücresinden diğerine ilk kez geçtiği sırada büyük bir çaba sarf edildiğini videodaki ses belirtiyor. Vadiyi geçerken de aynı deneyimin yaşanıldığını, bir kez diğer uca geçildiğinde aynı işlemi tekrarlamanın her seferinde daha da kolaylaşacağını, bir köprü kurulacağını ve öğrenme sürecinde buna benzer bir durumla karşı karşıya kalınıldığını gösteriyor. Başlangıçta öğrenmek çok zordur ancak karşıya defalarca geçtiğimizde öğrenme artık gerçekleşmiştir. Profesörün bu video alıntısı biz eğitimcilerin sürekli vurguladığı tekrarın önemini açıkça gözler önüne seriyor. Kim bilir belki de öğrencilerimize tekrar yapmaları konusunda ısrarcı olmamıza artık gerek kalmayacak, aşağıdaki videoyu göstererek demek istediğimizi çarpıcı bir biçimde ifade edebileceğiz. 

Copyright: BBC

Prof. Winston’ın sunumunun ardından bir diğer önemli sunumdan da bahsetmek istiyorum. BETT Arena’da beni etkileyen bir diğer sunumu Profesör Sugata Mitra’dan dinledim.
Sugata Mitra, New Castle Üniversitesi’nde görev yapan değerli bir eğitimbilimci. Sunumunda Mitra ilk olarak 2006 yılında İngiltere’de “Self Organized Learning Environment–SOLE” (Kendi Kendine Öğrenme Sistemi) etkinliğini nasıl başlattığını anlatıyor. Çıkış noktası Hindistan olan bu etkinlik, kendilerine verilen bir soruyu, öğrenme ortamını kendi kendilerine düzenleyerek (herhangi bir öğretmenin yönlendirmesi ve desteği olmadan) ve interneti kullanarak (az sayıda bilgisayar ile) öğrencilerin cevaplayabilecekleri fikrine dayanıyor. Burada öğretmenin rolünü göz ardı etmemek gerekiyor çünkü öğretmenin öğrencilere iyi bir soru sorması lazım. Mitra’nın belirttiğine göre öğrencilerin sosyal anlamda da desteklenmesi şart. Öğrenciler gruplar halinde kendilerine yöneltilen sorunun cevabını bulmak için önce bir kaos ile başlayıp yavaşça bir düzen ortamına geçiyorlar. Bu süreçte her öğrenciye bir bilgisayar düşmesi de gerekmiyor. 2013 yılında ödül alan “Hole in the Wall” (Duvardaki Delik) adlı TED konuşmasında da belirttiği üzere öğrenciler gruplar halinde çalışıp paylaşımda bulununca asıl öğrenme gerçekleşiyor, yapılan çalışmanın üzerinden 2 ay gibi bir zaman geçse de öğrenciler akran öğrenmesi sayesinde performans olarak aynı ölçme-değerlendirme sonuçlarını sergiliyorlar.


Copyright: TED Talks

Mitra’ya göre eğitimin geleceği değerlendirmenin geleceğine bağlı ve mutlaka değişmeli. Biz eğitimciler, öğrencilere açık uçlu sorular yöneltmeliyiz. Öğrenciler kendilerinde merak duygusu uyandığı takdirde sorularını cevaplamak için bir yol mutlaka bulacaklardır. Önemli olan öğrencilere doğru soruları yöneltebilmektir.

4 Şubat 2016 Perşembe

Déjà un semestre d'informatique ! Ça donne quoi ?

Voila environ 6 mois que les élèves de préparatoires à raison de deux périodes hebdomadaires s'initient à l'informatique ...

Mais que font-ils ? Qu'apprennent-ils ? S’ennuient-ils ?


Pour répondre à ces questions rien de mieux que des images (je vous promets des videos pour le second semestre !).

Voici nos objectifs disciplinaires et linguistiques !







Comme indiqué ci-dessus, le premier objectif est de comprendre ce que l'on doit faire... Logique me diriez-vous ! Mais pas si simple avec un public non francophone en début d'année. Alors plusieurs techniques ont été développées : tutoriels videos avec ou sans son. D'ailleurs en voici une qui est plutôt amusant pour leur apprendre à envoyer correctement un mail ! Puis tout simplement les consignes écrites sous forme de PDF ou de google Docs en lecture seule ou pourquoi pas un Prezi (différents exemples seront présentés dans la deuxième infographie).

La maîtrise des outils est le deuxième volet obligatoire avant de pouvoir s'amuser ! Savoir gérer son cloud, l'organiser, partager des ressources font partis des éléments de base du savoir. Ensuite, nous apprenons à utiliser quelques outils (Gmail - Google Docs - Sumopaint.com - Canva - Youtube)

A travers des TPs de difficultés croissantes, on essaye tous ensemble de déterminer les bonnes pratiques de travail afin de mieux valoriser notre document (gain de temps - efficacité - rendu agréable et beau).

Pour essayer d’emmener le maximum d'élèves à un niveau informatique acceptable, des TPs basés sur l'auto-évaluation et une évaluation différenciée sont mis en place. L'élève peut choisir le niveau d'aide dont il a besoin pour réaliser une production :

- aucune aide : il est noté sur 100/100
- aide écrite PDF : il est noté sur 85/100
- aide écrite + video : il est noté sur 75/100


La gestion différenciée de ce genre de travail se gère facilement avec Google Docs, Sheets et une extension "Autocrat" (outils de publi-postage).

Les derniers TPs visent à leur donner toute l'autonomie possible sur la création d'un google Docs sur un thème imposé. Ils gèrent eux-mêmes en collaboration l'élaboration des couleurs des polices et du stylisme en fonction du thème imposé!

Cette année, nous travaillerons sur la création d'un menu de restaurant en fonction de la nationalité.

Et comme le dit si bien le chef cuisinier Gusto dans Ratatouille :
 La grande cuisine n’est pas faite pour les peureux. Il faut avoir de l’imagination, de l’audace. Il faut faire  des erreurs et il n'y a pas de limite, quelles que soient vos origines, d’où que vous veniez. Votre seule limite, c’est votre imagination. Le véritable génie appartient aux audacieux.


Et tout cela dans la bonne humeur et le désir d'apprendre en s'amusant !
Le niveau d'appréciation de ce dernier paramètre a été évalué par les élèves eux-mêmes par Google Forms.


Voici un résumé en infographie, cliquez sur les icônes "curseur" pour voir des exemples de consignes et de production d'élèves :




Ces infographies ont été ralisées avec l'outil easel.ly. N'hésistez pas à me contacter pour des informations plus détaillées.